22.09.2013

Sıcak Çikolata Günlükleri

“Beni bırakma…

Bırakırsan da bir daha asla geri dönme.

Geri dönmeyi düşünme bile.”

Aşkta risk budur işte.

Sana söylemem gerekenler bunlardı aslında. Daha fazlasına gerek yoktu, o sabahlara kadar tartıştıklarımızın aksine. Bu da bazı şeyler gibi ayan beyan belliydi, “gitme”…

Sevmek, sevilmek, sevilmemek değil mesele; birine değer vermeniz, onu kendinizden daha özel görmeniz ve onun sizi bir paçavra gibi bir kenara fırlatmasıdır asıl mesele. Çünkü biliriz ki bu çok acı verir. Kalp yakar. Gözyaşı döktürür, alev alev…. Oysa yapabilecek hiçbir şey yoktur, tek yol kabullenmektir. Çare kabullenmektir de, kaç kişi yapabilir bunu? Ya da ne zorluklarla yapabilir. Asıl olarak sorulması gereken soru bu olabilir işte. Belki de tam anlamıyla budur. Kabullenmek.

Cümle içinde kullanayım, bize öyle öğrettiler ya, tam olarak anlamadığın bir kelimeyi cümle içinde kullan, anlarsın. Kullanalım bakalım biz de; “Ben bu yol ayrımını kabullenmek istiyorum” gibi. Sanıyorum bu sefer yeterince açıklayıcı oldu. Oldu, başardım.

Düşünme.

Kabullenme.

İnanma.

Bittiğine.

Asla bittiğini düşünme…

Yaşamda inatçılık budur işte.

Anlatmam gereken buydu işte. Henüz hayallerimden vazgeçmeye hazır değilim. Henüz o nefret edeceğim adam olmaya hazır değilim. Halen yapmam gereken şeyler var. Halen peşinden koşmam gereken fırsatlar var. Bunların hepsinde çuvalladığım zaman vazgeçmek istiyorum hayallerimden. Ama, o zaman çok geç olacak değil mi? Biliyorum. Ama bu değişime hazır olmadığımı da biliyorum. Ne olacak şimdi?

İşte; sen olsaydın yanımda, ben gerektiğinde bir çırpıda vazgeçebilirdim hayallerimden. Yeni hayaller kurardık beraber. Birlikte koşardık onların peşinden. Sen ve ben. Öyle işte.

Hayat bir şamara benzer.

Uykuda uyandırılmak gibidir.

Uykunun en güzel yerinde uyandırırlar ya,

Hayatta da öyle olur işte,

En mutlu olduğun anda;

Yersin tokadı yüzüne…


Hayat, bir savaş gibi. Hayat hem sana, hem bana benziyor. Hayat, bize benziyor. Fena halde….

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder