Belki de kâinatın cevaplaması en zor sorusu olabilir, aşk var
mıdır?
Bu soru sorulduğunda herkes evet ya da hayır diyor,
nedenlerini açıklasalar bile sonuç ortada kalıyor. İşte hata da burada
başlıyor. Cevaplar birbirinin zıttı dahi olsa aynı bakış açısından bakıyoruz
soruya. Oysa daha net bir cevap bulmak için farklı açılardan da bakmak
gerekiyor. Yoksa gün gelir sizin o çok sağlam düşüncenizi yıkıp geçerler. Siz
de ortada kalırsınız.
Bu nedenle bugün konuya aşk açısından değil de âşıklar açısından
bakacağım. Cevabı bir de böyle aramak gerekiyor çünkü.
Konu aşk olabilir ancak konu o diye konuya illa o açıdan
bakmak gerekmiyor. Bu tıpkı bir matematik sorusunun çözümünü ararken çözüme ana
resimden başlamak değil de verilen ufacık bir bilgiden başlamak gibi görünüyor.
Daha açık anlatmak gerekirse, sökülmüş bir iplik bulursunuz, ondan başlayarak tüm
elbiseyi sökersiniz. Benim yapmak istediğim de bunun gibi bir şey.
Şimdi, gelelim âşıklar konusuna. 3 tür âşık var. Birincisi,
seven ve sevilmeyen âşık tipi. Platonik de diyorlar. İkincisi, seven sevilen
ama mutsuz olan âşık tipi. Severek ayrılmak diyorlar ya, o bu oluyor işte.
Üçüncü seçenek de, seven sevilen ve mutlu olan âşık tipi. Mutlu son dediğimiz
şey de bu oluyor işte.
Buradan da orijinal bakış açısındaki gibi iki sonuç ortaya
çıkıyor. Aşk vardır, aşk yoktur. Ancak bu sefer nedenini de net bir şekilde
anlayabiliyoruz. Yani bir şey pat diye söyleyip de sonrasında iki saat
anlatacağımıza baştan biraz düşünüyor öyle konuşuyoruz ve sorun çözülüyor.
Sonuç olarak, aşkın varlığı kişinin tecrübelerine göre
değişiklik gösteriyor. Yani aşk diye bir şey var, ancak bunu reddedenler de
var.
Son olarak, tam bir cevabın asla var olmayacağını da kabul
etmemiz gerekiyor. Ancak, sizi seven birileri varsa ne mutlu size…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder