14.10.2013

Sevgimi Hissetmeni İstiyorum

“Gözlerinin içine bakmak istiyorum. Gözlerimin içine bak istiyorum. Gözlerin gözlerime değsin, gözlerin gözlerimde sonsuzluğu görsün istiyorum. Sen, gözlerimde sonsuza dek sadece sen olacağını hisset istiyorum.

Sesini duymak istiyorum. Sesimi duy istiyorum. Beni dinle diye umut edebiliyorum sadece. Beni dinle, anlatayım sana bendeki seni. Öğren ve anla bendeki seni, idrak et seni ne kadar çok sevdiğimi…

Elini tutmak istiyorum. Elimi tut istiyorum. Tenim tenine değsin, sevgimi hisset istiyorum. Tenin tenime değsin, bendeki değerini anla istiyorum. Ben sana bir kez olsun dokunabilmek için ne kadar istekliyim, ama seni kendimden bile sakınıyorum, bil istiyorum.

Evet, istiyorum, tüm bunlar olsun istiyorum. İstiyorum ki, anla sen, seni senden bile çok sevdiğimi. İstiyorum ki; hisset sana olan sevgimi…”

Bunlar çok sevebilecek birisinin satırları. Bunlar halen aşka inanan birinin satırları. Bunlar henüz bir milyonuncu kez reddedilmemiş birinin satırları.

Böylece daha bir açıklayıcı oldu sanki.

İnsan neden bu denli çok sever?

Ya da, nasıl böyle sevebilir?

Var mı bir açıklaması? Olabilir de, olmayabilir de.

Anlatmaya çalışayım size:

Günün birinde birisi ile karşılaşırsınız. O kişiyi gördüğünüz anda tıpkı elektrik çarpmış gibi en ufak zerreciğinize kadar bir aydınlanma hissedersiniz. İşte o aydınlanma anı sevmenin başladığı andır. Sevmek eylemi tıpkı bir bebeğin anne karnında büyümesi gibidir. Büyüdükçe özellikler kazanır, her şey yerli yerine oturur, sevgi giderek gelişir ve olgunlaşır. Sonra bir gün o sevdiğiniz kişiye “seni seviyorum” dersiniz, ilk defa. İşte o çocuğun doğum anıdır. Ancak çocuğun yaşayıp yaşamayacağına siz değil karşınızdaki kişi karar verir.

Kısacası, her şeyi siz yaparsınız ama son noktayı o koyar. Bencilce bir şey gibi durur ama öyle gerekir.


İşte sevmek, hissetmek, açılmak ve karşılık beklemek eylemleri böyle şeyler.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder