29.09.2013

Sıcak Çikolata Günlükleri - 2

Varlık ya da varlıksızlık.

Günün konusu bu.

Aslında, anlatacak bir şey yok. Çok net.

Mi?

Değil elbette.

Varlıktan kasıt; para pul mal mülk değil.

Olsa, kolay olurdu anlamak.

Varlık; kişinin kendini bir yere ait hissetmesi. Oraya evim diyebilmesi. Oradaki insanları sevse de sevmese de onları kabullenebilmesi. Gerektiğinde onları koruyabilmesi. Gerektiğinde onlar için kendini ateşe atabilmesi. Varlık bu işte. Var olmak gibi.

Bu konuda pek çok tartışma var elbette. Olmalı da. Neden mi?

Yapılan araştırmalarda insanların sadece ve sadece %2’sinin kendilerini gerçek anlamda bir yere ait hissettikleri ortaya çıkmış. Yani, nüfusun yaklaşık %98’i kendilerini ailelerine bile ait olarak görmüyor. Bunun başlıca nedeni kimsenin ailesi ile fotokopi gibi benzememesi. Bazılarında fark az oluyor, bazılarında çok. Önemli olan, fark olması.

Evet. Fark olması gerekiyor. Yoksa yaşıyor musunuz ölü müsünüz, bir farkı kalmıyor.

Hayat bu kadar basit şeyler üzerine kurulu işte. Onu zor hale getiren bizleriz. Bunu biliyoruz, ancak düzeltmiyoruz. Düzeltemiyoruz değil, düzeltmiyoruz. Çünkü, canımız yansa bile bu zorluklardan zevk alıyoruz.

Unutmayın, her şey bize bağlı.

Gelelim varlıksızlığa..

Hayat kadar basit değil burası. Öyle hemen tam tersi işte demeyin. O kadar da değil. Artılar ile eksileri bu kadar çabuk eşleştirmeyin. Belki artılar artı, eksiler de eksi değildir çünkü.

Karışık mı oldu? Bence gayet net.

Varlıksızlık; kişinin taşıması gereken karakteri taşıyamaması. Karaktersiz diyoruz ya, o işte bu. İnsan karaktersiz mi olur, olsa olsa kötü bir karakteri olur diyorsunuz değil mi?

Olur. Karaktersiz insan da olur. Bal gibi olur. En çok da, siz istemediğiniz zaman olur.

Nasıl mı?

Onu da çevrenizi gözlemleyerek öğreneceksiniz. O kadar çok örnek var ki. Ben burada birini anlatırım, siz onun üzerinden gidersiniz. İnsan beyni böyle işliyor çünkü. Farkında olmanız gerekiyor.


Dikkat !

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder