10.11.2013

1881 - 193∞

        Bugün 10 Kasım. Bugün Türkiye Cumhuriyeti Devleti için ulusal yas günü. Bugün ülke olarak babamızı kaybettiğimiz gün. Bugün, her şeyi borçlu olduğumuz o sarı saçlı mavi gözlü delikanlıyı yitirdiğimiz gün.
         
        Tüm dünyaya her açıdan örnek olmayı başaran biri o. Yapmış olduğu şeyleri gerçekleştirirken sadeliğinden bir şey yitirmemiş bir adam o. Adam gibi adam o. Kendisinin de söylediği gibi, kendini bildi bileli düşünceleri hep farklı olmuş. Daima bir şeyleri değiştirmek, geliştirmek istemiş. O muhteşem kalbindeki sevgi ve istek ile de bunu adım adım başarmış birisi Mustafa, ya da kendisi ile aynı adı taşıyan matematik öğretmeninin söylediği gibi; Mustafa Kemal.

Pek çok kişi Mustafa Kemal’in istiklal mücadelesinin 19 Mayıs 1919 günü Samsun’a ayak bastığı zaman başladığına inanır. Oysa bu genç adam henüz öğrencilik yıllarından itibaren çevresini ve ülkesini incelemiş, düşünmüş ve yapılması gerekenleri düşünmüştür. Düşünmekle de kalmamış, fikirlerini cesurca anlatarak insanların ufkunu genişletmeye çabalamış, düzeni daha iyi bir hale getirmeye çabalamıştır. Bu nedenle de daima göz önünde tutulan, dikkat edilen biri olmuştur.

1915 yılında Çanakkale’de cephede askerlerine söylemiş olduğu sözler başlatmıştır Kurtuluş Savaşı’nı: “Ben size ölmeyi emrediyorum.” Verdiği bu emir sonucunda Anafartalar’da elde ettiği büyük başarı üzerine dönemin başkenti İstanbul’da bulunan gazeteler  “Anafartalar Kahramanı Miralay (Albay) Mustafa Kemal” manşetleri atmıştır.

1919 yılında Mondros mütarekesinin kararlarına göre doğu ordularını düzenlemek üzere Anadolu’ya gönderildi Mustafa Kemal. Bu onun aradığı fırsattı. Yıkılmış bir vatan Anadolu’dan direnişe geçebilirdi. Bu nedenle kendisi gibi düşünen dostları ile birlikte 19 Mayıs 1919 tarihinde Samsun’a geldi. Direniş başlıyordu.

Mustafa Kemal ve arkadaşları kimsenin yapamayacağı şeyler yaptılar. Pes etmiş bir ulusu, günümüzde “3-5 çapulcu” olarak adlandırılan idealist ve vatan sevgisi barındıran insanlar uyandırdı. Direniş giderek tüm memlekete yayıldı.

9 Eylül 1922’de Türk süvarileri İzmir’e girdiğinde donanma gemilerine yetişemeyen Yunan askerleri İzmir’i “yüzerek” terk etmek zorunda kaldılar. Düşman denize dökülmüş, Anadolu kurtulmuştu. Sıra İstanbul’a gelmişti.

Türk ordusu Eylül 1922’de İstanbul’a doğru ilerlemeye başladı. Bunu öğrenen İtalyan ve Fransız birlikleri İstanbul’u terk etti. İngiliz birlikleri ise savunma pozisyonuna geçti. Ankara hükümeti boğazların kontrolünü ve İstanbul’un boşaltılmasını istedi. İngiliz General Harrington bunu kabul etmedi. Bunun üzerine Türk ordusu savaş pozisyonu aldı. İstanbul çarpışılarak geri alınacaktı. Bu sırada İngiltere’de Türk ordusu ile daha önce savaşmış ve hezimete uğramış olan başta Winston Churchill ve pek çok bakan toplu olarak istifa etti. Bu durum sonucunda İngilizler İstanbul’dan çekildi ve 6 Ekim 1922 günü Türk ordusu İstanbul’a girdi. Direniş başarı ile sonuçlanmıştı. Artık yapılması gereken değişikliklerin zamanı gelmişti.

Kurtuluş mücadelesi sona erdiğinde Mustafa Kemal her şeye sahipti. İstese kendisini yeni padişah olarak ilan edip devletin başına geçebilirdi. O dönemde kimse buna itiraz etmezdi. Ancak, o kimsenin yapmayacağı bir şey yaptı. Bu topraklara demokrasi getirdi. 29 Ekim 1923 günü, yani işgalin sona ermesinden sadece 1 yıl sonra Cumhuriyet ilan edildi. Bugünlerde yalnızca vekillere maaş zammı konusunda oy birliği ile karar alan TBMM, 29 Ekim 1923 günü oy birliği ile Mustafa Kemal’i Türkiye Cumhuriyeti’nin ilk Cumhurbaşkanı olarak seçti. Ayrıca yine TBMM, 1927, 1931 ve 1935 seçimlerinde de Mustafa Kemal’i Cumhurbaşkanı olarak seçmiştir. Mustafa Kemal, daha sonra soyadı kanunu ile yine meclis kararı ile “Atatürk” soyadını alacak, böylece tüm dünyada bilinen o isim oluşacaktır:

“Mustafa Kemal Atatürk”

Son 50 yılda görev alan hükümet başkanları ve başbakanlar yalnızca seçimlere yatırım yaparak görevde kalmayı amaçlıyor. Onlar için yol yapılması, çöplerin toplanması vb. şeyler bu ülke için yeterli. Hatta öyle ki, bu kişiler imkânsızlıklar içerisinden bir devlet kuran insanlara hakaret edecek kadar ileri gidip biz onlardan daha başarılıyız diyecek kadar da küstahtırlar. Oysa iktidar yalnızca devletin sosyal görevlerini yarım yamalak gerçekleştirerek var olamaz. Görüntüde bir iktidar olur ama aslında içi boştur. İşte size Mustafa Kemal Atatürk’ün yaptıklarından “bazıları”:

3 Mart 1924 tarihinde Tevhid-i Tedrisat kanunu ile tüm eğitim kurumları Milli Eğitim Bakanlığı’na bağlandı ve Milli Eğitim sağlandı.

17 Şubat 1925 tarihinde o an için devlet gelirlerinin %30’unu oluşturan Aşar Vergisi “köylüyü rahatlatmak için” kaldırıldı.

Ticari ve resmi ilişkilerde zorluk yaşandığı için 1 Ocak 1926’dan itibaren miladi takvim kullanılmaya başlandı. Gün 24 saate bölündü ve hayat buna göre düzenlendi. Türkiye Cumhuriyeti dünyaya bir adım daha yaklaştı.

1 Mart 1926’da İtalyan Zanerdelli Kanunu esas alınarak hazırlanmış olan Türk Ceza Kanunu yürürlüğe girdi ve ülkenin adalet sistemi şekillendirildi.
1 Kasım 1928 gününden itibaren Latin Alfabesi kullanılmaya başlandı. Daha önce takvim ve saat değişiklikleri ile başlanan değişim alfabe değişimi ile bir adım daha ilerledi.

1930 seçimlerinde kadınlara yerel bölgelerde seçme ve seçilme hakkı verildi. 1934’te ise Türk kadını ulusal seçimlerde seçme ve seçilme hakkına kavuştu. Bugün dünyanın en modern ülkeleri olan pek çok ülkeden daha önce yapılan bu devrim bugün kadını hor görenlere seneler öncesinden verilmiş bir cevaptır.

21 Haziran 1934 tarihinde Soyadı Kanunu yürürlüğe girdi ve yurt içi ve yurt dışı bürokraside büyük kolaylık sağlandı.

10 Mayıs 1931 tarihinde Cumhuriyet Halk Fırkası’nın (Cumhuriyet Halk Partisi) programında yer alan Laiklik, Cumhuriyetçilik, Milliyetçilik, Halkçılık, Devletçilik, İnkılapçılık ilkeleri 5 Şubat 1937 tarihinde Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’na dâhil edilmiştir.

Fransızlara bağlı bir bölge olan Hatay şehrinin Türkiye’ye dâhil edilmesi için büyük çaba harcayan Mustafa Kemal Atatürk Hatay’ın Anadolu’nun bir parçası olduğunu ve bu parçanın elde edilmesi gerekliliğini belirtmiştir. Yapılan görüşmeler ve çalışmalar sonucunda Mustafa Kemal’in vefatından 2 ay önce Bağımsız Hatay Cumhuriyeti kurulmuş, 1939’da ise Hatay, Türkiye Cumhuriyeti’ne bağlanmıştır.
Mustafa Kemal’i anlatmak için kelimeler yetmez. Bu nedenle hepimiz onu babamız olarak gördük. Bugün babamızı kaybetmemizin yıl dönümü. Seni unutmayacağız Atam, kimse unutturamayacak seni. Onlar seni kötüledikçe sen daha da yüceleceksin. Senin ve tüm arkadaşlarının emekleri boşa gitmeyecek. Türkiye Cumhuriyeti Devleti ilelebet bu topraklarda var olacak.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder