Şu oda yok mu, şu oda; hani şu koridorun sonunda köşedeki, Üç kişiyi öldürdü, biliyorum. Yalanım
yok, nereden mi biliyorum? Gözlerimle
gördüm öldüklerini. Ve düşündüğümde tüm gördüklerimi, Odanın suçlu olduğuna yemin ediyorum.
Şu dolap, tutmuş
güneşli yeri, ki
güneş de izler bırakmış üzerinde dolabın; Başdan
- başa yaldız. Parıldıyorlar bu odada yaşayanların hatıraları ile. Yüz yıl indirdi kaldırdı perdeleri, bu
odanın sahipleri; İki ana, bir kız.
Bir komodin vardı, yatağın sağ köşesinde yer alırdı,
sanırım antika gibi bir şeydi. Önceleri
allık - pudra oyalardı. Küçük kız kendi kendisini o ufak komodinin minicik
aynasında. Bir de anası, kesme aynalı,
büyük büfeye benzeyen büyük bir aynalı konsol daha vardı, yatağın tam
karşısında yer alırdı, insanlar ona bakmaya doyamazdı ama o, Cadı gibi yutardı.
Şu konsol, mermeri çatlak, bugünlerde eski püskü bir şeyden
ibaret. Bir zamanlar ne yaman şeydi.
Zaman ilerledikçe insan gibi yaşlandı gitti. Ha bugün ha yarın bir şeyler anlatacak, diye diye beklerdi
insanlar, kim bilir neler görmüş neler duymuştu. Bir kadına işkenceydi. Oysa…
NOT: İtalik
ile yazılı olan mısralar Özdemir Asaf’ın “Kapısız” şiirini oluşturuyor.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder