Aklımda bir soru, Sizin hiç babanız öldü mü? Acımasız
geliyor değil mi, sorulduğunda. Cevaplaması daha çok veriyor değil mi?
Biliyorum. Nereden mi biliyorum? Benim bir kere öldü kör oldum.
Baktılar nefes almıyor. Bir daha baktılar, yok. Yaşamıyor. Veda et dediler.
Neden dedim. O gitti dediler. O, öldü. Sonra sarıp sarmalayıp götürdüler. Yıkadılar
aldılar götürdüler. Her anını bana da izlettiler. Onu son kez
göreceğimi söylediler. O haşmetli adamı nasıl da kolay kaldırıp sardılar. Babamdan
ummazdım bunu kör oldum. Hiçbir şey duyamaz göremez oldum birdenbire.
Herkes elimi sıktı o gün. Herkes aynı şeyi söyledi o gün. Başın sağ olsun. Ne
kadar gereksiz, ne kadar acı, ne kadar ruhsuz, ama bir o kadar da duygusal bir
söz değil mi? Bilmem. Bilmek istemiyorum. Siz hiç hamama gittiniz mi? Bende
gitmemiştim. Hep duyardım insanların gittiğini de, hiç merak etmemiştim. Sonra
bir gün, bir gün karar verdim, gitmeye. Ben gittim lambanın biri söndü. Hayatım
boyunca taşıdığım uğursuzluğu buraya da taşıdım. Hiç şaşırmadım. Gözümün
biri söndü kör oldum, artık bir şey görmez oldum, duymaz oldum,
hissedemez oldum. Oysa demişlerdi ki bana: Tepede bir gökyüzü vardı yuvarlak.
Görmen gerek. Ne yap et git gör. Gittim, gördüm. Şöylelemesine maviydi kör oldum.
Kendimi karanlığın sonsuzluğuna bıraktım, belki acıyı hissetmem artık diye. Taşlara
gelince hamam taşlarına, hepsi kocaman, hepsi bembeyazdı. Taşlar
pırıl pırıldı ayna gibiydi, insanın kendi pisliğiyle yüzleşmesine
benziyordu. Taşlarda yüzümün yarısını gördüm. Önce tanıyamadım. Sonra
dikkatlice bir daha baktım. Bir daha baktım, yok. Tanıyamadım. Gözlerimi
kapattım. Bir süre sadece karanlığa baktım. Sonra açtım gözlerimi. Derin bir oh
çektim. Bir daha baktım. Bir şey gibiydi bir şey gibi kötü,
yüzüm. Düşündüm. Bir daha düşündüm. Düşündüm de düşündüm. Yüzümden ummazdım bunu kör oldum.
Bir süre sadece karanlığa baktım. Sonra gözlerimi açtım. Acıyla. Siz
hiç sabunluyken ağladınız mı?
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder